İSTANBUL – Sokak köpeklerinin toplatılması konusu yeniden gündeme geldi. Buna göre cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, birkaç gün önce bakanları toplayıp konuyla ilgili harekete geçmelerini istedi. Yapılan görüşmede, sahiplenilmeyen hayvanların uyutulması önerisi de konuşuldu.
Sokak hayvanlarının özellikle köpeklerin toplatılması konusu son yıllarda sıkça dile getirilmeye başlandı.
Örneğin; 24 Eylül 2023 tarihinde Cumhuriyet’ten Zülal Kalkaden, Tarım ve Orman Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği bakanlıklarının temsilcilerinin de yer aldığı bir komisyon kurulduğunu ve konunun doğrudan tarafı olduğu halde Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nin davet edilmediğini yazdı. Ayrıca yazısında, komisyonda boş arazilerde barınakların kurulması, kısırlaştırma yapılması ve sağlıksız hayvanların öldürülmesi önerilerinin konuşulduğunu dile getirdi.
Daha sonra konuyla ilgili temmuz ayında İstanbul Valiliği 39 ilçeye sokak köpeklerine ilişkin yazı gönderdi. Valilik, sokak hayvanlarının rehabilitasyon merkezlerine götürülmesini, kısırlaştırılarak tedavi edilmesini ve sağlığına kavuştuğunda alındığı yere bırakılmasını istedi.
Hayvanseverler ve hayvan koruma dernekleri, konu her gündeme geldiğinde çözümün etkin kısırlaştırma ve rehabilitasyondan geçtiğini ifade eden beyanlarda bulundu.
“Sokak hayvanlarının toplanması çözüm mü, etkin kısırlaştırma neden yapılmıyor, bu projenin hayata geçmesinin sonuçları neler olur” sorularına konunun tarafları ile cevap aradık.
VETERİNER HEKİMLER DERNEĞİ GENEL BAŞKANI: HANGİ BELEDİYE SÖYLENEN ORANDA KAYNAK AYIRIYOR?
Veteriner Hekimler Derneği Genel Başkanı Dr. Gülay Ertürk’e kısırlaştırmanın tercih edilmemesinin sebeplerinden birinin maliyet olup olmadığını sorduk. Ertürk, bunun bir maliyeti olduğunu söyleyerek “Konu sadece kısırlaştırma operasyonu ile de sınırlı değil. Bir köpeğin kısırlaştırılıp, mikroçiple işaretlenmesi, paraziter ilaç uygulaması ve kuduz aşısının yapılmasının belli bir maliyeti var. Ancak en son 2021 yılında revize edilen hayvanları koruma kanununda belediyelere, üç yıl süreyle hayvan bakımevleri kurmak ve rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirmek için kesinleşmiş en son bütçe gelirlerinin binde 5’i oranında kaynak ayırma zorunluluğu getirilmişti. Büyükşehir belediyelerinde bu oran binde 3 olarak belirlenmişti. Ayrılan bu ödeneklerin başka amaç için kullanılamayacağı düzenlenmişti. Hangi belediye söylenilen oranda kaynak ayırıyor?” diye sordu.
Bir diğer konu da yasaya göre bakımevi kurulması… Buna göre nüfusu 25 bin ile 75 bin arası belediyeler 2024 yılının sonuna kadar, nüfusu 75 bini aşanlar ise 2022 yılının sonuna kadar kurmak zorunda. Ertürk, belediyelerin üstlerine düşen görevleri yerine getirmediğini belirterek “Bu bakımevleri kuruldu mu” dedi.
Ertürk, gerekli bütçenin ayrılmaması ve önlemlerin alınmaması halinde kontrolsüz nüfus artışının devam edeceğine dikkat çekti.
‘HER GÜN BİRAZ DAHA ZAMAN KAYBEDİYORUZ’
“Sokak hayvanları sorununun çözümüne ne kadar erken başlasaydık o kadar yol almış olabilirdik. Her geçen gün biraz daha zaman kaybediyoruz” diyen Ertürk, çözüm olarak kanunu işaret etti: “Hayvanlar için istiflenme usulü bakım evleri yapılması da doğru değil. Bir hayvana bakımevinde ömür boyu yaşaması için 10 metre alan verseniz-ki artık hayvanat bahçelerinde bile bu durum kabul görmüyor- binlerce köpek için dönümlerce alan lazım. Bu da ciddi inşaat maliyeti demek. O yüzden hayvanların bir an evvel kısırlaştırılıp, aşılanıp kanunda yazıldığı gibi alındıkları yerlere bırakılmaları, sokak güvenliği açısından tehlikeli olanların ya da sokakta yaşaması sağlık açısından uygun olmayanların ise hayvan koruma gönüllülerince belirlenip hayvan refah koşulları gözetilerek yapılmış mahalle bakım evlerinde tutulmaları uygun olur.”
HAYKONFED BAŞKAN YARDIMCISI: HAYIRSIZADA’YI HATIRLAYIN
Hayvanların Yaşam Hakları Konfederasyonu (HAYKONFED) İkinci Başkanı Haydar Özkan, Türkiye’nin tarihinde “Hayırsızada Vakası” olarak yer eden olayı referans verdi. 1910 yılında İstanbul sokaklarından yaklaşık 80 bin köpeğin toplanıp Hayırsızada’ya gönderildiğini ve hayvanların burada açlıktan ve susuzluktan öldüğünü hatırlattı.
Çünkü 1912’de yaşanan deprem sonrası halk, Hayırsızada’ya atılan köpeklerin ahının tuttuğuna inanmaya başlamıştı. Bu nedenle daha önceleri adı Sivri Ada olan adanın adı, Hayırsızada oldu.
Özkan, tarihteki örnekten ders çıkarılması gerektiği görüşünde. Etkin kısırlaştırmayı savunduklarını anlatan Özkan, “1394 belediyeden 1100’ünde bakımevi yok. Olanlarda da etkili kısırlaştırma yok. Tek çözüm, bütün belediyelerin katılımı ile sürdürülebilir kısırlaştırma seferberliğidir” dedi.
Proje için “uyutma adı altında katliam” ifadelerini kullanan Özkan, şunları söyledi: “Tarım ve Orman Bakanlığı’nın tamamen sahadan uzak masa başı bürokratları ve ömründe bir tane barınak ziyaret etmeyen kişiler sürecin başarısızlığının faturasını, hayvanlara kesiyor. Başta kısırlaştırma yapmayan belediyeler ve kanunu uygulatmayan Tarım ve Orman Bakanlığı hatalıdır. Bütün belediyeler kısırlaştırma merkezi kurup, yeterli sayıda veteriner hekim ve yardımcı personel istihdam ederek, tıbbi ve etik kurallara uygun eş zamanlı sürdürülebilir kısırlaştırma seferberliği başlatmalıdır.”
GÜVENLİ SOKAKLAR DERNEĞİ BAŞKANI: DEVLET KİMSEYE USUL SORMAZ
Eyüp’te sokak kedilerinin kezzapla yaralanması, Küçükçekmece’de Eros adlı kedinin öldürülmesi, Kocaeli’nde Orçun Maviş tarafından bir köpeğin gözünden vurularak öldürülmesi gibi Türkiye’nin dört bir yanından hayvanlara yönelik şiddet ve istismar haberleri geliyor. Bu ve benzeri vakaları takip eden hayvanseverler ve avukatlar, sahipli ve sahipsiz hayvan ayrımının kaldırılmasını ve Hayvan Hakları Kanunu’nun hayata geçirilmesini talep ediyor.
Bir diğer talep de HAYKONFED Başkan Yardımcısı Özkan ve Veteriner Hekimler Derneği Genel Başkanı Ertürk’ün de dikkat çektiği etkin kısırlaştırma çalışmaları…
Ancak köpeklerin sokaklarda olmasını ‘güvenlik’ problemi olarak değerlendirenler de mevcut. Güvenli Sokaklar ve Yaşam Hakkını Savunma Derneği de onlardan biri.
Dernek Başkanı Murat Pınar, hükümetin bu yöndeki çalışmasını olumlu bulduklarını söyledi. Pınar, “Biz evladını başıboş köpekler yüzünden kaybetmiş bir aile ve aynı durumdaki onlarca aileye destek olmaya çalışan bir dernek olarak sokakta ‘sıfır başıboş köpek’ politikasının benimsenmesi için mücadele ediyoruz. Bu, köpekler sokaklarda başıboş bırakılmayacaksa mücadelemizin başarılı olduğunu gösterir. Çocuklar, neneler, dedeler parçalanarak ölürken elbette ki insan hakları konuşulmalıdır. Bugüne kadar yapılan hata ben Mahra’mı gömerken mezarlıkta gezen köpeklerin rahatının konuşulmasıydı. Önce çocuk, önce insan konuşulmalıdır. İnsan hakkı ihlalleri önlenmeli ve elbet hayvan refahı da sağlanmalıdır. Ülkemizde onlarca dert, sorun var. Hiçbirinin çözümünde bu kadar halkla yüz göz olunmamıştır. Devlet demir yumruğunu vurur ve halkı için güvenli sokakları temin eder. Kimseye usul sormaz” diye konuştu.
“Bu andan sonra sahne, başıboş köpeklerin sahipsiz olmadığını savunan sözde hayvan koruyucu dernekler ve aktivistlerdedir” diyen Pınar, hayvanseverlerin köpekleri sokaklardan aldıklarında sorunun çözüleceğini, almadıkları takdirde devletin bir çözüm bulacağını sözlerine ekledi.